Borges, 276 Yıl Önce Pantone Katalogu, Mırıldandığım Öyküler
Teşekkürler, siz olmasaydınız bu sefil dünyada kesinlikle bir şeyler eksik olacaktı.
İncelikler Düşkünü,
Günaydın. Bu hafta zarfta bir yazı, bir öykü, bir kitap ve bir Podcast yer alıyor. Haftanı güzelleştirecek planlar için birkaç öneri ve gülümseten duyurular:
- Edebiyatın İzinde Beyoğlu projesi kapsamında, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı yazdığı evin kapısına tabela asıldı.
- Notos Öykü, kalitesini ve biricikliğini koruyarak dergicilikte 13 yılını doldurdu.
- Genco Erkal, 60. sanat yılını sahnede kutluyor.
- Sayılı kadın orkestra şeflerinden Nisan Ak, 8 Ocak’ta Ankara’daki konserde konuk şef olacak.
- Arter’de yılbaşına kadar bütün sergiler ücretsiz.
- Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’ni Başka Sinema’da izlemek için son haftaya girdik.
- Hot Priest ve Phoebe Waller-Bridge’imiz birlikte yeni bir proje planlıyormuş.
Borges ve Sayfalar Arasında Kurulmuş Labirent
Borges cenneti bir kütüphane olarak düşleyecek kadar kitaplara âşık bir okurdu. İçine doğduğu kütüphanenin kıymetini bilmiş. Yeni kıtalar yeni dünyalar keşfetmiş, babasının kitaplarında. Sonra zihninin içinde birbirine dolanan eserlerin düğümlerini açıp kendi öykülerini kaleme almış.
“İçten gelen bir yazma zorunluluğu hissetmiştim,” diyor Borges, “yazmak zorundaydım.” Yazmış ve kısacık metinlere gerçekleri, düşleri, masalları, labirentleri sığdırmış. İleride Borgesyen diye anılacak olan biçimi yaratmış. (Borges’in kendisini anlattığı metin, 3221 Kelime)

En sevdiğim öykülerinden biri, Yolları Çatallanan Bahçe, çetrefilli bir labirenti anlatıyor. Borges’in etkileyici dili, dikkatimizi önce I. Dünya Savaşı’ndaki bir Alman casusuna, sonra içinde bütün seçimleri ve bütün ihtimalleri barındıran kitaba çekiyor:
“Doğru cevabı satranç olan bir bilmecede geçmeyen tek sözcük hangisidir?”
Bir an düşündükten sonra cevap verdim: “Satranç sözcüğü!”
“Tam üstüne bastınız,” dedi Albert. “Yolları Çatallanan Bahçe, konusu zaman olan uçsuz bucaksız bir bilmece ya da mesel; bu çok gizli nedenden ötürü zaman sözcüğü geçmiyor. Bir sözcüğü hiç kullanmamak, onun yerine yetersiz benzetmeler ve dolambaçlı anlatım yollarına başvurmak, onu vurgulamanın belki de en etkili yoludur. (Bu ve diğer öykülerin yer aldığı kitap, 203 Sayfa)
277 Yıl Önce Pantone Katalogu
Pantone, matbaacılıkta kullanılan bir renk referans sistemi. Dünyanın her yerinde her tasarımcı bu kodları kullanarak aynı rengin aynı tonundan söz edebilir. 1963’te ilk katalogunu yayımlayan Pantone, bugün en yaygın kılavuz. Pantone, 2020 yılının rengini de açıkladı:

Bu standartlaştırma işini, 1692’de tek başına yapan biri var, A. Boogert. 800 sayfalık el yazması eserinde, hangi tonların hangi renklerin karışımı ile elde edileceğini sulu boya çizimler yaparak göstermiş. Sayfaların yüksek çözünürlüklü haline buradan bakabilirsin. Yakınlaştırmanı öneririm, üç asırlık kitabın detayları insanı büyülüyor.
Mırıldandığım Öyküler
Sabahları işe giderken sesli kitap dinleyeceğimiz uygulamalar, yayınlar çoğalıyor. Ne mutlu bize. Adını bir Cortazar hikâyesinden alan bu Podcast’te de kısa öyküler var. Kendisi de çok yazan, çok üreten Vuslat Çamkerten’in nahif, hoş sesiyle, iyi edebiyat dile geliyor. Ben en son, Orhan Pamuk’un Nobel konuşmasından bir bölümü, Babamın Bavulu’nu dinledim (12,5 Dakika).
Yukarıdaki alıntı, Sempé’nin, Şehir Yaşamı ve Diğer Şeyler kitabından.
Günün şarkısı illüstratörümüz Tubeklon’dan: