Denize Yakın Mağaralar

tarafından Kirpi

İncelikler 28: Yorgo Seferis, Niksen, Boğazın Sularının Donduğu Zaman, Anne with an E

Şahane Okur,

Günaydın. Bu hafta zarfta bir şair, bir şiir, bir aylaklık övgüsü, bir şehir efsanesi ve bir dizi yer alıyor.

En yakın zamanda denizlere kavuşmak dileğiyle.


Denize Yakın Mağaralarda: Yorgo Seferis

Türkiye’den Nobel Ödülü’nü ilk kim aldı? Orhan Pamuk değil, Urla doğumlu Yorgo Seferis. İzmir’de geçirdiği çocukluk yılları, şiirine ilham kaynağı olmuş. 1948’de Türkiye’de diplomatik görevler için bulunan Seferis, doğup büyüdüğü evi aramış, yıkıldığını görünce bir şiir de onun için yazmış. “Helen dünyasının kültüründen ilhamını alan seçkin ve lirik edebiyatı” ile 1963 yılında Nobel Ödülü’ne layık görülmüş.

Seferis’in şiirlerinde hasret ve ayrılık, mitolojik öğelerle kuşatılır. Denizden de uzak kalamaz mısraları:

Denize yakın mağaralarda
bir susuzluk duyarsın, bir aşk,
bir coşku
deniz kabukları gibi sert
alır avucuna tutabilirsin.

Denize yakın mağaralarda
günlerce gözlerinin içine baktım,
ne ben seni tanıdım, ne de sen beni.

(Çeviri: Cevat Çapan)


Hiçbir Şey Yapmama Sanatı: Niksen

Evlere kapandığımız bu dönemde her yanımız yapılacaklar listeleriyle kuşatıldı. İncelikler’de de izlenecek, okunacak, dinlenecek şeylere daha çok yer vermeye gayret ediyoruz. Ancak bir yandan da şunu hatırlamak gerek. Zamanı verimli geçirmek zorunda değiliz. Stres yapmamız, korkmamız da doğal.

Sürekli başkalarıyla yarışmak ve kendini geliştirmek üzerine kurulu bir yaşamın içine doğduk. Hollanda’da gelişen bir anlayış bunun karşısında duruyor. Niksen, hiçbir şey yapmamak demek. Kafamızı boşaltmak, aylaklık etmek, kısaca Oblomovluk bizim de hakkımız. (1131 Kelime)


Boğazın Sularının Donduğu Zaman

Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ında Celal Salik, Boğaz’ın sularının çekildiği bir İstanbul’u hayal eder. İşte o zaman Celal Salik, Boğaz’ın sularına gömülü hazinelerin, hurdaların, çöplerin arasında bir mafya babasına ait olan Cadillac’ın peşine düşecektir.

Boğaz’ın sularının çekilmesi ekolojik kıyametler haricinde mümkün değil ancak bilindiği kadarıyla tarihte birkaç kez Boğaz’ın üstü buzullarla kaplanmış. İki nedenle: Çok sert geçen kış koşulları ve Tuna Nehri’nden kopup gelen buzul kütleleri. Öyle ki 1621’de Üsküdar’dan karşıya yürüyerek geçildiği tarihnâmelerde yer almış. En son 1954’te yaşanan vaka, gazetelerde Boğaz’ın sularının donması şeklinde aktarılsa da asparagas. Yine Tuna Nehri’nden kopan buzul kütleleri Boğaz’ı kaplamış. Halktan bazıları buzullara çıkıp yürümüş, hatta bayrak dikmiş. (TeyitsizTeyitli)


Anne with an E

Anne Shirley Cuthbert bir masal kahramanı değil ihtiyacımız olan mükemmel devrimcinin ta kendisi. Tıpkı çırağına kötü davranan manava, “Oysaki bayım siz bir sebze bile olamazsınız çünkü enginarın bile bir kalbi vardır,” diyen Amélie gibi.

Dünyaya Anne’in penceresinden bakınca koşulsuz sevgi ve farklılıklara saygının mucizeler yaratabildiğine şahit oluyoruz. Dizinin belki de en önemli düsturu bu: Farklılıklara saygı. Aile içinde, arkadaşlar arasında, aşkta, ırkta, dilde, dinde ve eğitimde her bireyi olduğu gibi kabul. İkinci sezonun son bölümünde Anne, farklı olduğu için yadırganan öğretmenini, Green Gables halkına karşı, aynı zamanda bir sistem eleştirisi olan şu sözlerle savunacaktır:

Anlatırsan unuturum, öğretirsen hatırlarım, beni dahil edersen öğrenirim.

Farklı olmak kötü değildir, sadece alışık olmadığımızdır. (3 Sezon, 27 Bölüm)

Hâlâ izlemediysen Anne with an E, Moira Walley-Beckett yaratmış, Amybeth Mcnulty oynamış, kirpilerden Damla izlemiş.


Günün şarkısı illüstratör kirpi’den:

Arşivde Gezin

Kirpi'yle düşüncelerini paylaş