İkiye Bölünen Vikont, Sosyal Mesafenin İcadı: Walkmanler, Radioooo, Pişikler Bizi Anlıyor Ama İplemiyor, Denize Kavuşma
Şahane Okur,
Günaydın. Bu zarfla birlikte beş haftalık bir tatile giriyoruz. Yeni dönemde yine pazartesileri, saat 07.00’da posta kutularını renklendirmeye devam edeceğiz.
Bu yolculukta bize eşlik eden her bir okura sevgilerimizi iletiyoruz. Bültenlerin ilk okumalarını ve düzeltilerini yapan Aybüke’ye, her pazartesi sabahı mailleri en önce okuyan ve paylaşan Kötüokur’a, içeriğe yaptığı katkılarla Damla’ya, destekleri için Vuslat’a, çalma listeleriyle kalbimize dokunan Muallâ’ya ve bugünkü listesiyle Aydeniz’e teşekkür ederiz.
Keşiflerinizi ve kendi çalışmalarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın.
Görüşmek üzere,
Nureddin&Tubeklon.
İkiye Bölünen Vikont
Italo Calvino ile başladık, onunla bitirelim. Üç kitaplık çocuk öyküleri serisinin ilki, savaşta vücudunun yarısını, aynı zamanda iyi tarafını yitiren bir vikontu anlatıyor. Dünyanın ve insanların, siyah-beyaz karşıtlığından ibaret olmadığını hatırlatmak için absürt bir örnek. Vikontun bir yanı köylülerin yardımına koşarken, diğer yarısı yalnızca kötülük peşinde. Üstelik iki yarım da aynı kadına âşık.
İkiye bölünmüş olmanın iyi tarafı şu ki Pamela, yeryüzündeki her erkeğin, her kadının, her şeyin kendi eksikliği konusunda duyduğu acıyı anlıyorsun… (102 Sayfa)
Sosyal Mesafenin İcadı: Walkmanler
Müziği paylaşılan bir egzersiz olmaktan çıkaran neydi? Walkmanin ve türevlerinin icadından önce müzik sadece bir çift kulağa değil, kalabalıklara, birlikteliklere hitap ediyordu. 1979’da icat edilen Walkmen, hem dinleme alışkanlıklarımızda hem de yaşamımızda önemli değişiklere yol açtı.
Sony’nin tasarımcılarından Yasuo Kuroki anılarında, bugün herkesin kulaklıktan çıkan sese aşina olduğunu ama walkman öncesinde Beethoven’ın Beşinci Senfoni’sini iki kulağın arasında hayal etmenin mümkün olmadığını yazıyor. Cebe sığan kasetçaların icadı, insanların istediği müziği istediği yere taşımasını sağladı. Diğer yandan da kişiye istediği zaman kendisini dünyadan soyutlama imkanı verdi. Sahi kulağımızda çalan bir şeyler olmasa nasıl dayanırdık?
Pişikler Bizi Anlıyor Ama İplemiyor
Evcilleştirilmiş kediler (felis catus) insanlarla birlikte yaşamaya on bin yıl önce başladı. Köpeklerle olan tarihimiz daha eskiye uzanıyor. Onlarla karşılaştırınca kedilerle kurduğumuz iletişim daha sınırlı. Köpeklerin pek çok komutu anlaması, komutlar doğrultusunda hareket etmesi, insanlarına karşı gösterdikleri şefkat bizleri büyülüyor.
2016 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre kediler de köpekler gibi isimlerinin söylendiğini anlıyor. Seslenen kişinin yabancı mı tanıdık mı olduğunu ayırt edebiliyor. İnsanlarının yüzündeki ifadeden neyi yapmaması gerektiğini çıkarabiliyor. Yine de yapıyor mu? Yapıyor. Çünkü kediler insanları anlasa da buna yönelik bir tepki verme alışkanlığına sahip değil. Uzmanlar bunu evcilleşmenin en başından itibaren kedilerin kendi haline bırakılmasına bağlıyor.
Gelmiş Geçmiş Şarkılar İstasyonu: Radioooo
1900’lerden günümüze, dünyanın pek çok ülkesinin radyolarını süsleyen parçaları keşfetmek için bir harita serili önümüze. Ülkeyi, dönemi, dinlemek istediğiniz türü -slow, fast, weird- seçiyorsunuz. Kendi keşiflerinizi eklemeniz de mümkün.
Yaz Çalma Listesi: Denize Kavuşma
En sevdiğim tatil beldesine giderken hava sırt çantamın kollarına bile katlanamayacağım kadar sıcak. Yol boyunca uzanan sahil ve saçlarımı uçuşturan rüzgar, yorgunluğumu ve sıcağı unutturacak tatlı bir coşku uyandırıyor içimde.
İşte, bu his tam olarak “denize kavuşma” mutluluğu. İlk parça to the Sea ile rüzgarın ve dalgaların sesi, bir insanın iç çekişi doluyor göğsüme. Denizdeyim. Dünyayla barışmanın buruk sevincini duyuyorum. Bu satırları okurken ve seçtiğim şarkıları dinlerken aynı coşkuda buluşabilmek dileğiyle.
– Kirpilerden Aydeniz.