Şahane Okur,
Günaydın.
Bu hafta zarfta bir öykü, bir yazı, bir dizi ve bir Podcast yer alıyor. #Fikir
- Önceki bültende Tanpınar‘dan söz açılmıştı, Sema Kaygusuz ve Mehmet Fatih Uslu, Tanpınar özelinde yazarların yazmadıkları üzerine konuşuyor (37 Dakika)
- Futbol sahalarına sığmamış delidolu bir ruh, Maradona’nın anısına (832 Kelime)
- İlkel kabilelerde soy, anneden kızına aktarılıyormuş (2289 Kelime)
- Melis Cankara’dan bir taşınma (göç) hikâyesi (757 Kelime)
- Video oyunlarının en fenomeni Pac-Man nasıl ortaya çıktı (882 Kelime)
- Gender Reveal partiler ve yanlışlıkla yakılan ormanlar (563 Kelime)
#Öneri
- New York Halk Kütüphanesi’ne göre 2020’nin en iyi kitapları
- Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali yarın başlıyor
- BluTV’de izleyebileceğimiz ödüllü yerli yapımlar: Abluka, Kız Kardeşler, Mustang, Toz Bezi
#Esin
- Bitkilerin dijital detayları, Artificial Bloom
- LitHub’a göre geçtiğimiz kasım ayının en iyi kitap kapakları
- Karagözüktükaptan’ın duvar resimleri ve muralları
Süper Kadınlar Aranıyor
Geleneksel aile kurgusunda erkeğin rolü belli, evin direği, eve para getiren kişi. İşten gelince terliği konulur önüne, yemeği hazırdır, televizyon izlerken uyuyakalır. Çok çabuk sinirlenir, memnun etmesi zordur. Çok yorgun olduğu için affedilir.
Kadın bu sırada çocukların türlü dertleriyle ilgilenir, evin bütün işlerini görür, alışverişe gider, ortalığı temizler, misafirlere hizmet eder. Yediği tabağı sofradan kaldırabilen koca yardımseverdir, masadaki en küçük kusur kadının hesabına yazılır. Üstelik tüm bunlar olup biterken de yaşlanmamak, hep güzel kalmak zorundadır.
Fay Weldon, İngiliz bir yazar, seksen dokuzunda, Hafta Sonu adlı öyküsündeki karakterlerin yaşayışları bizden başka, üstelik kırk sene öncesi. Ama hikâyenin başkarakteri Martha’nın bir kadın olarak maruz kaldıkları bugün dünyanın herhangi bir yerindeki kızkardeşleri için tanıdık:
“Ah, herkese her şey olabilmek: çocuklara, kocana, işverenine, arkadaşlarına! Yapılabilir, evet, yapılabilir: süper kadın.” (4478 Kelime, Çev. Sermelix)
Beynimiz Düşünmek İçin Değildir
Bazen düşünmekten başımız çatlayacak gibi oluyor. Zor zamanlardan geçiyoruz. Kafamızı meşgul eden haddinden fazla sebep var, stresin, anksiyetenin tetikleyicisi çok. Nörobilimdeki yeni bulgular, beynimizin temel fonksiyonunun düşünmek olmadığını ortaya koyuyor. Onun asıl görevi vücudu yönetmek.
Beyin bedeni bir bütçe gibi yönetiyor. Uyuyarak, yemek yiyerek kazanılan değeri, konuşarak, koşarak harcıyor. Girdileri ve çıktıları olabildiğince dengelemek için çalışıyor. Psikolojik rahatsızlıklarla fiziksel rahatsızlıklar arasında da bir öncelik yokmuş, ikisi bazen aynı sebebin sonucu olabiliyormuş. O sebeple Dr. Barrett makalesinde, karşı karşıya kaldığımız anksiyete krizlerinin nedenlerini anlayabilmek/anlamlandırabilmek için, uykumuzu ne kadar aldığımız, nasıl beslendiğimiz gibi sorular sormak gerektiğini söylüyor. Bir dostu arayıp telefonda konuşmayı ya da yürümeyi de enerji depolamak için öneriyor. (925 Kelime, İng)
Bir Çizgi Roman Kahramanı: Şubat
Oyuncuların neredeyse hepsi, festival filmlerinde gördüğümüz isimler: Damla Sönmez, Ece Dizdar, Türkü Turan, Nadir Sarıbacak, Tansu Biçer, Alican Yücesoy… Onlar için yazılan her karakterin kendilerine has açmazları, dertleri var. Hikâye farklı, mekan alışılmışın dışında. Onur Ünlü’nün televizyon için yaptığı en iyi iş: Şubat.
Alican Yücesoy’un canlandırdığı Şubat bir çizgi romandan fırlamış gibi: Karanlık bir çocukluk, yüzünde hiç geçmeyen bir yara izi, diğer yaraları Flash gibi çabucak iyileşiyor, Superman gibi çok güçlü. Kağıt topluyor, Ninja Kaplumbağalar gibi kanalizasyonda yaşıyor, April’ı hatırlatan bir gazeteciye âşık, Yağmur (Şubat “Haberler” diyor ona). Üstelik Yağmur’un babası ölümsüzlüğün peşinde, şeytani bir bilim insanı.
İlk bakışta oradan buradan bir araya getirildiğini düşündüren parçalar hayranlık uyandıran bir uyum içinde işliyor. Sonraki bölüm için merak uyandırıyor. Musa Uzunlar’ın canlandırdığı Aziz Bey’in bölüm başlarındaki monologları ve Nadir Sarıbacak’ın Duble’sinin kendi içindeki diyalogları nefis. Üstelik Netflix’te de var. (32 Bölüm)
Gündelik Sorulara Bilimsel Yanıtlar: Gayrisafi Fikirler
Dinleyiciyle makale okuyan, gündelik meseleleri bilim perspektifinden ele almaya çalışan bir Podcast: Gayrisafi Fikirler. Tansel Erdem Yılmaz ve Ömer Faik Anlı’nın seslendirdiği yayın, epistemolojiyi, modern insanın problemlerini, bilimin geçirdiği evreleri gündemine alıyor. Sorular soruyor: İnsanı anlamaya çalışan sosyal bilimler insansızlaştı mı? Bir simülasyonda yaşamadığınızı kendinize nasıl ispat edersiniz? Mutluyum diyen kişinin mutlu olup olmadığını nasıl ölçeriz?
2017 yılından beri devam eden Podcast, yakında dalya diyecek. Ele aldığı sorular ve üzerine kafa yorulmuş, emek harcanmış yanıtlarıyla, küçük aydınlanmalar ve yeni soru işaretleri yaratıyor. Son bölüm: Orta Çağ’a Neden “Karanlık” Diyoruz? (40 Dakika)
Güne başlama şarkısı:
1 Yorum
[…] yazılır. Üstelik tüm bunlar olup biterken de yaşlanmamak, hep güzel kalmak zorundadır.Fay Weldon, İngiliz bir yazar, seksen dokuzunda, Hafta Sonu adlı öyküsündeki karakterlerin […]