Daha Çok Kadın Yazar Okuyalım Listesi

tarafından Kirpi

Yaşadıklarımız gösteriyor ki kadınların mücadelesini verdiği, sesinin daha çok çıktığı, daha görünür olduğu, yönettiği bir yeryüzü şimdikinden katbekat güzel olacak(tı). Bu sene daha çok kadın yazar ve kadın şair okuduğumuz bir yıl olsun dileğiyle, İncelikler’de şimdiye kadar değindiğimiz isimleri bir araya getirdik. Daha çok kadın yazar okuma gayretine ve listemizi sürekli güncellemeye devam ediyoruz.

Yabancı Dillerden 8 Kadın Yazar

Jeanette Winterson

Jeanette-Winterson-incelikler-kadin yazar
Görsel: The Guardian

İngiliz edebiyatının aykırı kalemlerinden Jeanette Winterson kendini bulma, kendini sevme mücadelesini yazarak sürdürüyor. Yirmi beşinde yazdığı otobiyografik Tek Meyve Portakal Değildir ile en iyi ilk roman ödülünü almış, durmaksızın yazmış. İlginç başlıkları, tutkulu konularıyla illaki bir yerde yakalıyor sizi: Vişnenin Cinsiyeti, Atlas’ın Yükü, Tutku, Sanat Başkaldırır

Winterson, kendi hikâyesini aktardığı kitaplarında kurmacanın, masalların dünyasına girip çıkar sürekli, onların altını üstüne getirir ve bambaşka şekillerde sunar. Bir diğer otobiyografik romanı Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın‘da sevgiyi arıyor, “Sevmeyi er geç öğreneceğiz,” diye ümit veriyor:

Bir süre içime kapandım, ama önemli bir şey fark etmiştim: Dışarıda olan her şey, istendiği an sizden alınabilir. Bir tek içinizde olanlar güvendedir.” (251 Sayfa)

~İncelikler 03

Jeanette Winterson‘ın en az otobiyografik romanı Tutku, tarih romanlarının dışına çıkıyor, milyonların gözünde devleşen bir adamı umursamadan geçiyor, kalabalıklardan arasında iki aykırı kişinin hayatlarına yoğunlaşıyor. Köylü Henri’nin hayatı daha tekdüze, renksiz. Kayıkçı kızı Villanelle’in kaz ayakları, tutkunun bir sarmaşık gibi dolandığı yaşamı var.

Winterson mutlaka bir cadı olmalı, efsunluyor okuru. Olmadık hikâyeler anlatıyor, hepsine inanıyoruz. Kıvılcımdan cümleleriyle harladığı ateşte Villanelle’le birlikte yanıyoruz. 

“Mutluydum. Ancak ‘mutlu’ yetişkinlere özgü bir sözcük. Mutlu olup olmadığını sormazsınız bir çocuğa, çünkü görürsünüz. Ya mutludur ya değildir. Yetişkinler mutluluktan söz ederler, çünkü değildirler. Bu konuda konuşmak, rüzgarı yakalamaya çalışmak gibi bir şeydir. Bırakın her yanınızdan essin, çok daha kolay değil mi?” (182 Sayfa)

~İncelikler 02×19

Marguerite Yourcenar

Görsel: Wikipedia

Marguerite Yourcenar edebiyatın efsanevi isimlerinden, aynı zamanda bir şair olduğu için belki de, hem öyküleri hem romanları büyüler. Resmettiği dünya ya da olay örgüsü tekrar tekrar içimizde kurulup durur. Bir Ölüm Bağışlamak kaç kişinin kalbine bir kurşun sıkmıştır şimdiye kadar? O kurşunu yerinden çıkarabilen olmuş mudur? Doğu Öyküleri’nin ilk hikâyesi mesela, Wang-Fo Nasıl Kurtarıldı?, bir ressam ve çırağı üstünedir, bir okuyanın aklından daha hiç çıkmaz. Bugüne kadar yazılmış en iyi öykü olabilir.

Wang-Fo yaşadığı topraklarda ünlü bir ressam ancak eserlerine paha biçmez, onları bir kase çorba ile takas eder, çırağı ile yokluk içinde yaşar. Bir gün hükümdarın askerleri yaka paça saraya götürür onları. Hükümdar çocukluğunu Wang-Fo’nun resimleriyle dolu bir odada geçirmiştir ve tam da bu yüzden ressamın çok büyük bir cezayı hak ettiğini düşünmektedir:

On altı yaşımda, beni dünyadan ayıran kapıların açıldıklarını gördüm: Bulutlara bakmaya sarayın taraçasına çıktım; ama senin günbatımlarındaki bulutlar kadar güzel değildiler. İmparatorluğun dört bir yanını dolaştım. Bedenleri başlı başına birer bahçeyi andıran kadınlarını bulamadım. Sahillerin çakıllarını gördükçe okyanuslardan tiksinti geldi. Köylerdeki börtü böcek, pirinç tarlalarının güzelliğini görmemi önlüyor. İşkence altındakilerin kanı, tuvallerine çizdiğin nar kadar kırmızı değil.

Bana yalan söyledin Wang-Fo, koca sahtekâr. Dünya, çılgın bir ressamın boşluğa fırlattığı birtakım karmaşık lekeler yığınından, durmadan bizim gözyaşlarımızla silinen lekeler yığınından başka bir şey değil… Han Krallığı, krallıkların en güzeli değil, ve ben, imparator değilim. Hüküm sürmeye değer tek imparatorluk, senin Bin Renk ve Bin Eğri yollarından geçerek, kapılarından içeri girip hükmettiğin yerdir. Erimesi imkânsız olan karların örttüğü dağlarda ve ölümsüz nergis çiçeği tarlalarında ancak sen hüküm sürebilirsin. (Adam Yayınları, Çeviri: Hür Yumer, s. 17. Hikâyenin tamamı Metis’in sitesinde mevcut: 2778 Kelime)

~ İncelikler 7

Ursula K. Le Guin

incelikler-kadin yazar-ursula k. le guin

Ursula K. Le Guin yazdığı romanlarda kurduğu evrenlerle büyülerken kurmaca dışı metinleriyle de zihnimize balyoz darbeleri indiriyor. Edebiyattan korkan yetişkinler için yazdığı makale bugünlerde de geçerliliğini koruyor. Gündemden sıyrılıp kurmacaya doğru kaçarken, niçin kaçtığımızı, neden yine hayal gücüne sığınmamız gerektiğini hatırlayalım.

Çünkü fantazi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz, ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fantaziden korkar. Fantazideki hakikatin, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar. (1822 Kelime)

~İncelikler 31

Annie Ernaux

incelikler-tubeklon-seneler-annie-ernaux-kadin yazar

Annie Ernaux’nun Seneler’i pek güzel, çok sarsıcı. Seneler seneler evvelinden başlıyor. 1950’lerden 2000’lere, gündelik yaşamın, ev hallerinin dönüşümünü anlatıyor. Alışveriş listeleri gibi ilerliyor sayfalar, başkarakterin adı sanı yok, fotoğrafları sıkışıyor araya.

Sepya bir fotoğrafta tombulca bir bebek. Onun diğer fotoğraflarındaki detaylardan sahnenin içine giriyoruz. Bebeği koydukları masanın, masanın olduğu odanın, odadaki mobilyalara hâkim olan zevkin ve evi döşeyen insanların tasviri, sonra o insanların o yıllarda kullandığı kelimelerin dökümü. 

Her bölümde kız çocuğu büyüyor: Ergenlik, genç kızlık, evlilik, çocuk sahibi olmak, boşanma, yaşlılık. Fotoğraftaki yaşlanırken, arka plan da değişiyor. Ekonomik koşullar iyileşiyor, gereksinim hatta bağımlılık duyulan metalar yenileniyor, çoğalıyor.

Bütün görüntüler kaybolacak diye başlıyor önsöz. Sayfalar ilerledikçe anlıyoruz ki bu roman, bir şeyler de kaybolmasın diye yazılmış. Fransa’nın altmış yılına dair hem bireysel hem kolektif bir tanıklık. Konserve kutularından şarkılara, sınıf çatışmasından seks yaşamındaki değişikliklere, her şeye yer, herkese dokundurma var: 

“Hiçbir şey, ne zekâ ne eğitim ne güzellik, hiçbir şey bir kızın cinsel itibarı, yani evlilik piyasasındaki değeri kadar önem taşımıyordu; bunun da bekçisi, bayrağı kendi annelerinden devralan annelerdi.” (232 Sayfa)

~İncelikler 02×20

Anaïs Nin

Görsel: Misiones Cuatro

Anaïs Nin, yaşamıyla, yazdıklarıyla bir cesaret timsali. Bir röportajında şöyle diyor : “Erotizm kendini tanımanın en temel yollarından biridir.” Cinselliğin uç noktalarına dokunduğu, aç kalmamak için yazdığı erotik öyküler, aynı zamanda edebi bir değer ortaya koyuyor.

Türkçede tam metin olarak ilk kez Notos Kitap tarafından basılan Venüs Üçgeni, kendimizi ve arzularımızı daha iyi tanıyabilmek için binbir suretli bir erotizm tablosu resmediyor. Anlatılanların ne kadarı yazarın yaşamından izler taşıyor, ne kadarı hayal gücünün eseri? İki ihtimalde de büyüleniyor, cesaretine hayran kalıyoruz:

Senin geri dönme alışkanlığın var. Yürüyüşe başlıyorsun ve sonra geri dönüyorsun. Bu çok kötü. Bu yaşama karşı işlenen suçların ilkidir. Ben cesarete inanıyorum. (305 sayfa)

~İncelikler 36

Valerie Solanas

Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu-Valerie Solanas-SCUM-kadin yazar

Amerika, 1960’lar. Valerie Solanas daktilosunda oyunlar, bildiriler yazan bir seks işçisi. Babasının tacizine uğramış. Şiddet görmüş. Emeğinin karşılığını alamamış. Yılmamış Valerie. Öfkesini sanata yönlendirmiş. Yazmış, oynamış. SCUM’ı (Society for Cutting-up Men, Türkçesi: Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu) kendisi basıp satmış.

SCUM’da biyolojik olarak erkeklerin değil kadınların daha üstün olduğunu dile getiren ve bu iddiası bilimsel olarak da kanıtlanan Valerie, sosyolojik ve psikolojik tespitlerine radikal çözüm önerileri sunuyor:

Boş zaman erili ürkütür çünkü böylece kendi grotesk benliğiyle yüz yüze gelmek zorunda kalacaktır. İlişki kurmaktan ve sevmekten aciz olan eril çalışmak zorundadır. İnsanı özümseyen, duygusal olarak tatmin eden, anlamlı faaliyetleri çok seven dişiler, bunu gerçekleş­tirecek fırsat ve kabiliyete sahip olmadıklarından zamanlarını keyfe keder biçimlerde harcar. (92 Sayfa)

~İncelikler 22- 8 Mart Özel

Fay Weldon

kadin yazar-incelikler-fay weldon
Görsel: Dragon

Geleneksel aile kurgusunda erkeğin rolü belli, evin direği, eve para getiren kişi. İşten gelince terliği konulur önüne, yemeği hazırdır, televizyon izlerken uyuyakalır. Çok çabuk sinirlenir, memnun etmesi zordur. Çok yorgun olduğu için affedilir.

Kadın bu sırada çocukların türlü dertleriyle ilgilenir, evin bütün işlerini görür, alışverişe gider, ortalığı temizler, misafirlere hizmet eder. Yediği tabağı sofradan kaldırabilen koca yardımseverdir, masadaki en küçük kusur kadının hesabına yazılır. Üstelik tüm bunlar olup biterken de yaşlanmamak, hep güzel kalmak zorundadır.

Fay Weldon, İngiliz bir yazar, seksen dokuzunda, Hafta Sonu adlı öyküsündeki karakterlerin yaşayışları bizden başka, üstelik kırk sene öncesi. Ama hikâyenin başkarakteri Martha’nın bir kadın olarak maruz kaldıkları bugün dünyanın herhangi bir yerindeki kızkardeşleri için tanıdık: 

“Ah, herkese her şey olabilmek: çocuklara, kocana, işverenine, arkadaşlarına! Yapılabilir, evet, yapılabilir: süper kadın.” (4478 Kelime, Çev. Sermelix)

~İncelikler 02×14

Sally Rooney

kadin yazar-sally rooney-incelikler
Görsel: YouTube

Sally Rooney, geçtiğimiz yılın en çok konuşulan dizilerinden Normal People‘ın arkasındaki genç kalem, daha yirmi sekiz yaşında ve iki çoksatan romanı var. The Guardian onun için “Snapchat neslinin Salinger’ı” diyor. Pek haksız da sayılmazlar. Bu çağın bu kuşağın insanı olarak portrelerimizi iyi çiziyor. Bizim karmaşık hayatlarımızı, ad konulamayan ilişki biçimlerimizi dolaysız, sade bir şekilde aktarıyor. Gereksiz açıklamalara girişmeden, kimseyi kalıplara oturtmadan, problemlere keskin yanıtlar vermedenHayranlık ve kıskançlıkla bitecek bir roman. Rooney çok yetenekli, üstelik yolun başında.

Marianne zalimliğin yalnız kurbana değil zalime de zarar verdiğini, belki de onda daha derin ve daha kalıcı bir iz bıraktığını düşünüyor. İnsan acımasızlığa uğradığında kendisi hakkında derin bir bilgiye sahip olmuyor; ama birine karşı zalimleşmeyegörsün, asla unutmayacağı şeyler öğreniyor. (264 Sayfa)

Diziye uyarlanması için anlaşmaya varılan diğer romanı Arkadaşlarla Sohbetler de okunmaya değer:

Ani ve karşı konulmaz bir dürtüyle, Seni seviyorum, Nick, demek istedim. Öyle kötü bir his değildi; biraz komik ve çılgıncaydı, oturduğun yerden kalkıp birden ne kadar sarhoş olduğunun farkına varmak gibi. Ama doğruydu. Ona âşıktım. (272 Sayfa)

~İncelikler 16

Türkçe Sayfalardan 14 Kadın Yazar

Nezihe Meriç

Nezihe Meriç, öykülerimize kadın bakış açısını, kadının yaşadığı gerçekliği getiren yazarımız, 1950 Kuşağı öykücülerinden. Berrak bir dili, çiçek gibi bir üslubu var. Farklı anlatım biçimleriyle yenilikler icat ediyor. Menekşeli Bilinç’te konu edindiği kadınlar, koşullarının farkında ve mutsuz. Ancak yazgılarını kendileri yazmak için mücadele ediyor, toplumun biçtiği elbiseleri giymiyorlar.

incelikler-kadin yazarlar-menekseli bilinc-nezihe meriç

Çok çabaladım. Çok çabaladım da, sonra alıp uğraşlarımı yanı başıma, balkon güneşlerine oturup bir baktım. Bir baktım ki kimseler halin nedir dememiş. Onlar kocalarının karıların sıcak yataklarına yatıp çocuk yaparken yün örmüşüm. Ben. Borç yüzünden çıbanlar dökmüşüm. Gece çalışmışım, gündüz çalışmışım. Hoşuma giden bir adamla yatmak hakkımdır. (72 Sayfa)

~İncelikler 17

Suat Derviş

suat dervis-incelikler-tubeklon

Aydın bir ailenin hür kızı, roman yazarı, gazeteci ve feminist: Suat Derviş. İdealistti, “Bu eserimde muvaffak olursam Nobel alacağım.” Şimdilerde İthaki Yayınları’nın gayretli çalışmalarıyla Derviş’in hatıraları ve eserleri üzerindeki tozlar silkeleniyor. Yirmili yaşlara geldiğinde iki romanını yayımlamış, aradığı aşkı bulduğunu sandığı kocasından ayrılmış, gazeteciliğe başlamıştı. Babıâli’nin erkek salonlarını topuklu ayakkabılarıyla inletirdi. Fransızcası sayesinde Lozan görüşmelerini takip etmişti. Yurtdışına çıkan ilk kadın muhabirimizdi.

İlk gençlik yıllarında kendisini feminist olarak tanımlamasa da yazdıkları her zaman kadının toplumsal hayatta daha fazla yer edinmesine yönelikti. “Evet baylar. Ben kadınım, ben kadın olmaktan utanmıyorum. Eğer tabiat beni erkek de yaratmış olsaydı, ondan da utanmazdım. Benim için gaye erkek ya da kadın olmak değil; evvela insan olmaktır.” Ölümüne yakın artık unutulmuş bir yazardı, yalnızdı. Kadınların, işçilerin, ezilen insanların yanında durmaktan hiç vazgeçmedi. Arkasında yirmi roman, dört yüz kadar telif ve çeviri öykü, birkaç yüz röportaj ve sayısız köşe yazısı bıraktı. (2759 Kelime2107 Kelime)

~İncelikler 02×12

Mîna Urgan

mina urgan-kadin yazar

Bir Dinozorun Anıları, çok satmasıyla yazarını bile şaşırtan bir kitap. Oysa Mîna Urgan, çevirileri ve çalışmalarıyla İngiliz Edebiyatının ülkemizdeki en önemli isimlerinden. Kendini yetiştirmiş, Sabahattin Eyüboğlu ile çalışmış, Halide Edip’e asistanlık yapmış. Cumhuriyet’in aydınlık yüzlerinden.

Okullarda bir dönem zorla okutulan kitaba şimdi geri dönebiliriz. Mîna Urgan, tanıklıkları ve tespitleri ile Türk Edebiyatının çehresini en iyi bilenlerden. Seksen üç yaşında kaleme aldığı hatıraları, muzipliğiyle gülümsetiyor. Çuvaldızları herkese batırıyor, başta kendine.

Başladığım kitabı, kötü de olsa bitirmek huyundan Fethi Naci’nin bir sözü sayesinde kurtuldum: “Karpuzu kestin. Baktın ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu?” (353 Sayfa)

~İncelikler 37

Necmiye Alpay

necmiye alpay-kadin yazar

Kelime dağarcığımız ne kadar yeterli, sözlük karıştırıyor muyuz? Dil bilgisi, bağlaç olan de’leri, ki’leri ayrı yazabilmekten ibaret olamaz. Yazım kılavuzları ile aramız nasıl? Semih Gümüş’ün Notos Atölye’de düzenlediği editörlük atölyesinden aktarıyorum, kılavuzsuz ve sözlüksüz çalışma masası olmaz. Orada kıymeti vurgulanan bir eser: Türkçe Sorunları Kılavuzu

Necmiye Alpay’ın hazırladığı rehber, yayınevlerinin, yazarların, çevirmenlerin başucu kitabı. A’dan Z’ye sıralanan diziniyle Türkçe yazarken ve İngilizceden Türkçeye çeviri yaparken karşı karşıya kalacağımız sorunların çoğuna yanıt veriyor, açıklamasını yapıyor. TDK kılavuzlarından daha üstün tutanlar çok. Hem ihtiyaç halinde başvurmak hem de serbest zamanlarda karıştırmak gerek. İncelikler‘de de yazım kuralları için kılavuzumuz Necmiye Alpay. (256 Sayfa)

~İncelikler 02×12

Ayfer Tunç

Görsel: T24

Ayfer Tunç, 2020’de yayımlanan romanı Osman‘la geçen yılın en çok konuşulan yazarlarındandı. Kapak Kızı ve Yeşil Peri Gecesi‘nden sonra gelen, serinin üçüncü kitabı yazarın hayranlarını ziyadesiyle memnun etti. Ayfer Tunç’un Dünya Ağrısı adlı romanı da toplumsal linçlerin birey vicdanında açtığı yarayı işliyor. Onulmaz bir ağırlık. Mürşit henüz çocukken parçası olduğu bir lincin ağırlığı altında ezilirken Madenci, karısının başından geçenlerin altında un ufak oluyor.

Mürşit: “Buralarda kadınlar çabuk yaşlanıyor,” dedi. “Yükleri çok ağır.” Şükran’ı düşündü sonra, o da çabuk yaşlandı, Mürşit’i taşımaktan. “Bu memleketin her yerinde kadınlar çabuk yaşlanıyor,” dedi Madenci. (336 Sayfa)

~İncelikler 33

Sema Kaygusuz

Görsel: Artfulliving

Kitaplar bizi yazlıklara, eski güzel günlere atabilir mi? Sema Kaygusuz, Barbarın Kahkahası’nda yaz tatilini Mavi Kumru Motel’de geçiren uyumsuz bir kalabalığı anlatıyor. Her birinin meselesi var, bu coğrafyanın meseleleri. Üstelik bir polisiye gizemi de çözmeye çalışıyoruz.

“O zaman çaresizlik diye bir şeyin olmadığını, çaresizliği bizim uydurduğumuzu, bizim birbirimize ettiklerimiz yüzünden doğan bir şey olduğunu anlıyorsun.” derken de artık İsmail’le değil kendiyle konuşuyordu. “Ama çırpınan balık çareyi düşünmüyor, soluk aldığı denizi arıyor. Kendini değiştirmeye çalışmıyor. Acayip bir şey, anlatması çok zor. (152 Sayfa)

Yazarın bizim meselelerimizle meşgul olduğu tek kitabı Barbarın Kahkahası değil. Yüzünde Bir Yer ve Yere Düşen Dualar kabuk bağlamaya hiç fırsat bulamamış yaralarımıza tuz döküyor.

~İncelikler 35

Aslı Erdoğan

asli erdogan-kadin yazarlar-incelikler
Görsel: Bianet

Aslı Erdoğan savaşını sözcükler aracılığıyla veren bir fizikçi. Aldığı sayısız ödülle bugünün, yarına kalmasına kesin gözüyle bakılan kadın yazarlarından. Otobiyografik izler taşıyan romanı Kabuk Adam egzotik bir adada geçiyor. Bilim insanlarının ve her zamanki rahatsız edici yoğunluğun arasında kahramanımız, tekinsiz bir yabancıyla tanışıyor. Onun sırlarını öğrenmeye çalışırken kendi kabuklarıyla yüzleşiyor.

Hayatım boyunca okuduğum yüzlerce kitabı, dinlediğim insanları, anlamaya çalıştığım kavramları düşündüm; fizik, edebiyat, felsefe, tarih… Hepsinden geriye kalan tortu, bir avuç kumdan daha fazla değildi. Yirmi beş yıl boyunca, yaşamın özüne ilişkin hiç ama hiçbir şey öğrenmemiştim. Bu çeyrek yüzyılı, tek bir ağacı sabırla izlemeye adasaydım, kesinlikle daha bilge biri olmuştum bugün. (155 Sayfa)

~İncelikler 35

Şule Gürbüz

sule gurbuz-incelikler-kadin yazar-kadin yazarlartubeklon

Karantina sabrımızı zorluyor. Öyle ki şimdilerde en evcimenlerimiz bile evini yakıp uzaktan izlemek istiyordur. Bu arzuyu dillendiren, öfkeli bir kambur. Notre-Dame Katedrali’nin Quasimodo’su gibi değil, iyi niyet ve saflıkla yoğrulmamış. Bu kambur her şeyden nefret ediyor. Ancak hakikatleri söylediği için ona kızamıyoruz.

Kambur, Şule Gürbüz’ün on sekiz yaşında yazdığı eşsiz bir ilk roman. Bir günlükten oluşuyor. İncecik fakat tuğla ağırlığında şeylerden söz ediyor:

Sormaktan nefret ederim – kim neyi bilebilir ki? Ne sorarsanız sorun, herkesin hemen kendini anlatmaya başlaması bu yüzdendir. (92 Sayfa)

~İncelikler 31

Selçuk Baran

selcuk-baran-guz-gelmeden-incelikler-tubeklon

Gündemin umutsuzluğa ve kutuplaşmaya sürükleyen karmaşası içinde Selçuk Baran’ın herkese şefkatle dokunan kalemine sığınmak iyi gelebilir. Yazarın vefatından sonra çekmecesinde bulunan romanı Güz Gelmeden, Karadeniz’e yakın bir sahil kasabasında geçiyor. Yeşilçay, büyük kavgaların yalnızca gölgesinin eriştiği küçük bir yer, küçük insanlar yaşıyor. Belki tam da bu yüzden her şeyin anlamsızlığını fark etmek, hayatı dilediğince yaşamanın önemini kavramak için ideal. 

Bağlı olduğu Komünist örgütün bombalı eyleminden kıl payı kurtulmuş Erol, babadan zengin ailesinin yanına dönüyor. Erol gibi gençlerin davalarını üstlenen, hayatını partisine adamış ama artık yorulmuş Avukat Bey dinginlik arıyor. Ülkücülere silah taşıyan Yusuf bir müddet gizlenmek zorunda. Kutsal kavgalarından sıyrılıp bu kasabaya karışıyorlar, sıradan insanların hayatlarına, dostluklarına, sevdalarına.

Selçuk Baran’ın dikensiz bir dili var, akıyor satırlar. Farklı karakterlerin ağzından farklı hikâyeler anlatıyor. Aşkı çayırların çimenlerin arasına seriyor, dostluğu denizin dalgasında yarıştırıyor. Gözlemleri kuvvetli ve anlayışlı: 

“İnsan nasıl oluşur? Önce Tanrı yaratır onu. Sonra yakınları iyiyi, kötüyü öğretmeye başlarlar. Bir sürü insanla tanışsın. Her biri bir şey ekler sana, ya da değiştirmeye uğraşır. Ama en büyük savaş (kafasını gösterdi) burada olur. İnsanı insan yapan bu savaşı kazanmaktır…” (242 Sayfa)

~İncelikler 02×23

Deniz Gezgin

incelikler-deniz gezgin-kadin yazar-liste-ahraz-yerkusagi
Görsel: Sanatatak

Kalabalığın vicdanı olmuyor, ötekisi oluyor. Zararsız, kendi halinde bir başkası bile hasım, uğursuzluk demek. Hele o küçük yerleşimlerin taşına toprağına bulaşan zalimlik. O yüzdendir ki en muhtaç olduğu anda Adile’nin çaldığı kapıların hiçbiri açılmıyor, ağzı süt kokan bebeği havale geçirirken kimse yardım eli uzatmıyor. İsrafil sessizliğe gömülüyor o geceden sonra, sağır kalıyor, Adile tüm kasabaya küsüyor.

Kasabanın rüzgarı sert, insanları ufalayıp duruyor. Burayı mesken tutanlar sonradan gelmiş, iklime alışkın değil, kiliseleri, mezarları eşeleyip durmuş altın bulmak için. Depremler, yangınlar eksik olmamış, alınan âhlar hiç düşünülmemiş. Hep günah keçisi aramışlar.

Tüm bu kötülüğe ahraz, yabancı İsrafil âşık oluyor, kendi gibi bir ötekiye. Hem öyle bir âşık oluyor ki sıcaklığı, içimizdeki karları eritiyor. Deniz Gezgin’in, Dalyanköylü Nezir’in âşkından ilham alarak, onun için yazdığı bir roman, can yakıyor:  

“Tepemizdeki rüzgar niye bu kadar deli sanıyorsun, başka yerde böyle mi? Kokumuzu dağıtmak için. Çürüyoruz burada, tıkılmış kalmışız.” (200 Sayfa)

İncelikler 02×21

Zeynep Kaçar

Zeynep Kaçar, ekranlarda da gördüğümüz bir tiyatro oyuncusu, eleştirmeni, yönetmeni. Aynı zamanda yazdığı oyunlar başka dillere çevrilip uyarlanan bir tiyatro yazarı. Kaçar’ın okuduktan sonra zihinlerimizi epey meşgul eden bir de romanı var: Kabuk. Bir ailenin üç kuşağı, üç kadın. Her bir bölümde sırasıyla onların hikâyelerini takip ediyoruz. Aileleriyle, görünüşleriyle, oldukları ve olmak istedikleri kişilerle mücadele ediyorlar. Anlatıyorlar, şen şakrak, söyledikleri dokunuyor ama. Mesela en küçükleri zayıflamak istiyor:

İnsanın herkesin nefretle bakmasına yol açan bir engeli, özrü, kabahati varsa ilk öğrendiği şey şakacı olmak. Bir bacağın falan birazcık kısaysa, çok değil dozunda espriler yapabilirsin ara sıra. Kimseyi tedirgin etmeyecek ölçüde. Ama şişko, dombili, tokur, çiko, domuz filansan karşındaki daha ağzını açmadan en ölümcül şakayı patlatmalısın. Karşındaki düşünmeden patlatacaksın espriyi, ki hiçbir suçluluk hissi kalmasın narin bünyesinde. Yoksa kim ister kendini ırkçı, şekilci, ayrımcı, bok püsür hissetmeyi. (173 Sayfa)

~İncelikler 10

Gamze Arslan

gamze arslan-kadın yazar-yasar nabi nayır-oyku

Yedi öykü var kitapta, her biri farklı bir âlemden sesleniyor, farklı yaşamlardan kesitler sunuyor. Gamze Arslan bir çerçi gibi sermiş güzelim öykülerini; iğne ipliğin, boncuğun, plastiğin, yeşil dua kitaplarının arkasında keskin bıçaklar parıldıyor.

Yazar, keskin bakışlarını gezdirdiği olayları anlatırken sivri bir dil kullanıyor. Görebildiği bütün yaraları deşmek, derinleştirmek ister gibi. Çerçialan‘ın tüm hikâyelerinde tüfek patlıyor, herkes ölesiye yalnız, kadınlar daha yalnız, sürpriz sonlar can yakıyor. Gamze Arslan, yetkin üslubu ve alaycı görme biçimleriyle günümüzün değerli yazarlarından. İlk öykü derlemesiyle, 2016 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne layık görüldü. İkinci öykü kitabı Kanayak‘la da okurların gönlünü kazandı.

“Bir derdim var bin dermana değişmem diye boşa demezler. Acılarını asarlar boyunlarına, nereye gitse oraya taşır, kimi görse gizli diyeceklerini sır gibi tutup, gözlerinin içine bakarak, öyle anlarlar birbirlerinin yaralarını.”(72 Sayfa)

~İncelikler02x25

Vuslat Çamkerten

Kitap okurken gündelik hayatın dertlerini unutabiliyoruz. Film seyrederken etrafımızı saran kalabalıktan, gürültüden sıyrılabiliyoruz. Yeryüzüne katlanma reçetesi: Okumak, yazmak, çizmek, üretmek. En güzeli de bütün bu hevesleri “bize çok benzeyen” biriyle paylaşmak. Onunla küçük ülkeler kurmak. 

Vuslat Çamkerten’in ilk kitabı, aynı romancıya hayran iki sevgilinin hikâyesini anlatıyor. Remzi Bayburtlu, fotoğraflarıyla dergi kapaklarını süsleyen merhum isimlerden. Çevirmen eşi Tülin ile birlikte tutkulu bir aşk yaşamışlar. Bayburtlu’ya çok benzemek isteyen bir yazar adayı ve onun çevirmen sevgilisi, bu ikilinin özel hayatına sızmak istiyor. Erkeğin tutkuları biraz daha farklı. Bir dergi çıkarma bahanesiyle Tülin’le röportaj yapıyorlar. O meşhur âşıkların yatak odasına kadar giriyor, kendi ülkelerini de alt üst ediyorlar. 

vuslat camkerten-incelikler-kadin yazar-genç kadin yazar.jpg
“Kısaca, birbirine yakın iki kişinin aynı deliliğe kapılması diyebiliriz. Birlikte bu deliliği beslerler, delilik büyür, sıcak bir yuva gibi ikisini de içine alır.” (185 Sayfa)

~İncelikler 02×05

Özge Samancı

özge samanci-kadin yazar-kadin cizer

Türkiye’de büyümek nasıl bir şey? Resmi tarihin, müdahaleci sevgilerin, baskıcı erkekliğin iktidarında nefes almaya çalışmak… Bir de gulyabanimiz var, her daim gözü üzerimizde: Elâlem. Kendin olmak mümkün mü, önümüze konulan taşlara rağmen? Özge Samancı, otobiyografik grafik romanı, Bırak Üzülsünler’de 1970’lerden 2000’lere uzanan dönemi, Türkiye’de doğup büyümenin neye benzediğini anlatıyor. Aynı zamanda bir başarı hikâyesi ortaya koyuyor.

~İncelikler 39

Bu listeyi, yayımladığımız her bültenle birlikte güncelleyip daha çok kadın yazar okumak, onlardan bahsetmeyi hedefliyoruz. Siz de sevdiğiniz kadın yazar ve şairleri yorum olarak girerek katkılarınızı sunabilir, yeni bültenler için fikir verebilir, hatta keşfedilmesini arzu ettiğiniz kadın yazarları bültenlerimizde tanıtabilirsiniz.

Arşivde Gezin

3 Yorumlar

Bizim Büyük Tuhaflıklarımız - İncelikler Ocak 11, 2021 - 1:10 am

[…] yılda daha çok kadın yazar okuyalım diyerek bugüne kadar bültenlerde yer verdiğimiz isimlerden bir liste […]

Yanıtla
Çekmeceler ve Çerçeveler - İncelikler Şubat 14, 2021 - 7:14 pm

[…] sene daha çok kadın yazar okuduğumuz bir yıl olsun diyerek, keşiflerimizi sürdürüyoruz. Gündemin umutsuzluğa ve […]

Yanıtla
Hayata Horozlanmak - İncelikler Mart 8, 2021 - 4:54 am

[…] sayı hazırlayamasak da geçen senenin bültenine ve daha çok kadın yazar okuyalım listesine göz atabilirsin. Bu hafta zarfta iki kitap, yetişkin oyunları ve bir fotoğrafçı yer […]

Yanıtla

Kirpi'yle düşüncelerini paylaş