![incelikler-bulten-aposto-mayis](https://incelikler.org/wp-content/uploads/2021/03/935B5976-7798-4161-AA5A-E91B1BA045BE-1024x256.png)
Şahane Okur,
Günaydın. Bu hafta zarfta bir çizgi roman, bir podcast, denizanaları ve Bechdel Testi var.
#Derinlik
- Haliç’te denizi vurdular dört kişi, cinayeti kör bir kayıkçı gördü, hepimiz gördük mü? (5066 Kelime)
- Salda Gölü’nü vuranları?
- Sait Faik öykülerinde yüzen balıkların sözlüğü (A-D Cildi)
- Yüzmek ve ırkçılık (1120 Kelime, İng)
- Sosyal medyada hakaretamiz yorumlara nasıl yanıt vermeli (1334 Kelime, İng)
#Düzelti
- Şahane okurlardan İrem Afacan’ın fark ettiği bir hata, Bir Ölüm Bağışlamak’tan bahsederken yakın dostların adlarını karıştırmışız. Conrad, Sophie’nin abisi olan, sevdiği kişi de Eric.
#Piknikçilik
- Sanat tarihinden 10 meşhur piknik manzarası
#GüneBaşlamaŞarkısı
- Olmayacak düşlerin peşinden gidenler için: Olmayacak İşler
Yazan: Nureddin Türk, Çizen: Tubeklon
Y Kuşağı, Dert Kuşağı: Ghost World
![ghost world-incelikler-tubeklon-bulten.JPG](https://incelikler.org/wp-content/uploads/2021/05/ghost-world-incelikler-tubeklon-bulten.jpg)
Y kuşağının çocukluğu, içimizde Amerikan Rüyası’nı filizlendiren, haberlerin korkunçluğundan uzak, renkli seyirlerle geçti. İlk özel televizyonun kurulması da bu döneme denk düşüyor. İlk gençlik yıllarında da ekonomik ve siyasi krizlere rağmen, milenyum ve internetin vaat ettikleri daha ön plandaydı. Önceki nesilden öğrenilen/görülen bir şey vardı: Ne kadar dirsek çürütürsen önün o kadar açık. İyi eğitim kurumlarından geçmek, sınıf atlamanın da bir anahtarıydı. Üstelik şimdi parıltılı imkanlarıyla yeni bir çağ açılıyordu. Hayal edip çalışırsan istediğin yaşamı, üstelik anne babanın hayatından daha konforlu ve özgür bir yaşamı, istediğin yerde kurabilirdin. Her şey alt üst oldu. Onur Ünlü’nün Beş Kardeş‘e çektiği anlamsız final sahnesindeki gibi kamyon tüm küçük dertlerimiz ve büyük heveslerimizle birlikte uçurumdan aşağı yuvarlandı.
Vaat edilmiş, hakkımız olduğunu düşündüğümüz imtiyazlara hiç ulaşamadık. Bir nevi Rory Gilmore gibi ortada kaldık. Mezun olduktan sonra birer birer bütün gelecek tasavvurlarımızı bir bavula koyup o beğenmediğimiz aile evlerine döndük ya da o aile evlerindeki yaşantıyı mumla aradığımız ekonomik koşullara sıkıştık. Bir önceki kuşağın emekli ikramiyesiyle aldığı evlere arabalara sahip olmak, hesapsız tatillere gitmek, Y Kuşağı için imkansız. Üstelik benzer sorunlar bu talihsiz kuşağın tüm dünyadaki temsilcilerini sarmış durumda. Yapılan bir araştırma, Türkiye’deki gençlerin üzerindeki baskı ve umutsuzluğun dünya ortalamasının da üstünde olduğunu gösteriyor.
Daniel Clowes’un resimleyip yazdığı 1998’de yayımlanan Ghost World’ünü okurken bu yenilgiyi sinemizde hissediyoruz. Filme de uyarlanan çizgi roman, başı sonu olan bir hikâyeyi anlatmıyor. Hayattan bezmiş ama yine de içinin bir köşesinde umut barındıran, etrafını küçümseyen ergenlerin hayatından birkaç sekans. Enid ve Becky iki yakın arkadaş, günlerinin neredeyse tamamını birlikte geçiriyor, kendilerinden başka herkesi eleştiriyor. Havalı ve ilginç gözükmeye çalışıyor, sürekli yeni tarzlar deniyorlar. Sonraki sekanslar, ergenlikten yetişkinliğe uzanırken duvarlara çarpıp düşen gençlikten. Hayaller bir köşeye konulmuş, arkadaşlıklar mazide kalmış, derdi maişet fast food dükkanlarından karşılanıyor. (80 Sayfa)
Hayata Denizanalarıyla Tutunmak
![Ernst Haeckel-biyolog-denizanası-tubeklon-incelikler.JPG](https://incelikler.org/wp-content/uploads/2021/05/Ernst-Haeckel-biyolog-denizanası-tubeklon-incelikler-1024x492.jpg)
“İçim tamamen ölü, hiçbir şey yapmaya mecalim yok. Hayat, doğa, bilim umrumda bile değil. Saatler öylesine yavaş akıyor ki…”
Yukarıdaki satırlar, sevgilisinin vefatından sonra, Alman biyolog Ernst Haeckel’in kaleminden çıkmış. 1862’de Jena Üniversitesi Zooloji bölümünde doçentliğe başladığında Anna ile nişanlı, ekonomik güvence de sağlanınca evleniyorlar. Aynı yıl Haeckel, mikroskobik planktonlara dair hayranlık veren görsellerle dolu bir kitap yayımlıyor. Hem aşk hayatı hem de akademik kariyer anlamında güzel bir sene geçiriyor. Ancak çiftin evliliği sadece on sekiz ay sürüyor. Haeckel’in otuz yaşını kutlayacağı ve yazdığı kitapla ödül alacağı günde, Anna -muhtemelen- apandis sebebiyle yaşamını kaybediyor.
Haeckel’i bu karanlıktan çıkaran, Akdeniz şehri Nice’te gelgit havuzunda gördüğü bir denizanası. Sarı saçları andıran dokunaçlarıyla bir oraya bir buraya savrulan bu büyülü varlığı saatlerce seyrediyor. Mutluluğa benzer bir şey tadıyor yeniden. Haeckel gördüğü denizanasının eskizini çiziyor ve türü, Mitrocoma Annae (Anna’nın saç bandı) şeklinde adlandırıyor. Artık entelektüel merakını ve hayatını adayacağı öznesine kavuşmuştur.
Günde neredeyse on sekiz saat çalıştığı on iki ay geçiriyor. Doğanın bu eşsiz güzelliklerinin 600 farklı türüne, ihtişamlı çizimlerle yer verdiği iki ciltlik dev bir esere imza atıyor. En güzel bulduğu iki türe de Anna’nın ismini veriyor: Mitrocoma annae ve Desmonema annasethe. Haeckel’in, dünyadaki bütün canlıların yaşamının birbirine bağlı olması düşüncesi denizanaları sayesinde tazeleniyor. Evrim ve morfoloji üzerine de iki ciltlik bir monografi yayımlıyor. (251 Kelime; 709 Kelime, İng)
Erkekler Çiçektir, Peki Ama Hangisi?
![erkekler cicektir-podcast-incelikler-tubeklon.JPG](https://incelikler.org/wp-content/uploads/2021/05/erkekler-cicektir-podcast-incelikler-tubeklon.jpg)
Karşılaştırma olmasaydı insan düşüncesi nasıl biçimlenirdi?
Festinger, 1950’li yıllarda karşılaştırma üzerine isabetli bir teori ortaya atıyor. İnsanın kendisini değerlendirmek, motive etmek ve kendi durduğu yere dair birtakım belirsizliklerden kurtulmak, hatta daha iyi hissetmek için sık sık karşılaştırmaya başvurduğunu söylüyor. Bugünden bakıldığında bu çok kıymetli teorinin aslında sosyal medyaya yönelik temel bir eleştiri biçiminde hayatımızın bir parçası olduğunu görebiliyoruz. Instagram’da izlediğimiz hayatları kendi yaşamlarımızla karşılaştırmamızın akıl sağlığımıza olan etkisine dair çok fazla haber yapıldı, yazılar yazıldı ve bilimsel makaleler yayımlandı. Karşılaştırmaya sınıfsal ve psikolojik açılardan bakıldı, peki ya toplumsal cinsiyet eşitliğinin penceresinden?
Türkçede karşılaştırma belirten, aynı zamanda kadınlara yönelik erkek bakış açısının demirbaşı bir kelime, “daha”. Erkeklerin kendilerini kadınlar karşısında koşulsuz halde daha güçlü, daha haklı, daha üstün ve eyleyen konumda buldukları; kadınları daha güçsüz, daha nahif, daha kırılgan, daha muhtaç, daha güzel ve edilgen gördükleri karşılaştırmanın bir ürünü “kadınlar çiçektir” benzetmesi. Kadının çiçek gibi bir süs, çiçek kadar hareketsiz olması gereğinin altını çizen benzetmenin üstünü, kadınlar kalın çizgilerle çiziyorlar. Üstelik önermenin tersinden yola çıkarak, daha farklı ve daha yaratıcı şekillerde yapıyorlar.
Eşitsizliğe, toplumsal cinsiyet rollerine, kalıplaşmış söylemlere kendi yöntemleriyle çizgi çeken kadınlardan birisi de Damla Sandal. Buluntu fotoğraflara işlediği nakışlarla başladığı Erkekler Çiçektir serisine aynı isimli podcasti ile devam eden Damla her bölümde farklı bir konuğu ağırlıyor ve hepsine de önce aynı soruyu soruyor: Erkekleri bir çiçeğe benzetsen bu hangisi olurdu? Siz de bir düşünsenize. (7 Bölüm)
~Kirpilerden Seren Erciyas
Beyaz Perdede Temsil Meselesi
![](https://incelikler.org/wp-content/uploads/2021/05/kill-bill-bechdel-testi-incelikler-tubeklon-1-1024x565.jpg)
Sinema büyülü bir şey… Kendi kendini besleyen bir süreç var perdede: İzlediğimiz her şey hem toplumun bir yansıması, hem de nasıl düşündüğümüzü şekillendiriyor. Özellikle de konu toplumsal cinsiyet olduğunda.
En son izlediğiniz filmi hatırlayın. Kadınlar nasıl yansıtılmıştı? Birbirleriyle pek konuşmadıklarını, konuşsalar da hep erkeklerden bahsettiklerini fark ettiniz mi? Kimileri buna sanatsal bir seçim ya da hikayenin gereği diyebilir. Bir adım geriye çekilip, “neden sürekli böyle filmler çekiliyor, destekleniyor, ödül alıyor ve değerli görülüyor?” diye sormak, bizi daha ilginç tartışmalara götürebilir.
Bechdel Testi, bu bakış açısını bir çerçeveye oturtmak için iyi bir başlangıç. Popüler kültürdeki ilk izi, ABD’li karikatürist Alison Bechdel tarafından 1985 yılında Dykes to Watch Out For isimli öykü dizisinde bulunuyor. Bechdel bir filmde üç özellik arıyor:
- Filmde en azından iki kadın karakter var mı?
- Kadın karakterler birbirleri ile konuşuyor mu?
- Konuştukları konu erkekler dışında bir konu mu?
Çok basit gibi görünüyor, öyle değil mi? Bir düşünün şimdi, gişe hasılatı yüksek olan filmlerin kaçında bunları görüyoruz? Sayı hayal kırıklığına uğratacak kadar az. Filmlerde sürekli erkekler konuşuyor, erkek hikayeleri anlatılıyor. Bu erkekler de hep beyaz, batılı, engeli olmayan, heteroseksüel. İlk bakışta “Yok canım, testi geçmiştir,” dediğimiz pek çok film aslında sınıfta kalmış. Avatar, orijinal Star Wars üçlemesi, Lord of the Rings serisi, Run Lola Run, Up ve Harry Potter serisinin son filmi Bechdel Testi’nden geçemeyen filmler arasında.
Zaman içerisinde sinemaya eleştirel yaklaşan başkaları da kendi testlerini oluşturmuşlar.
- Vito Russo Testi: Bir filmdeki LGBTİQA+ temsiline bakıyor. Bu kimliklerden birinden bir karakter var mı, varsa cinsel yönelimi haricinde ele alınıyor mu ve hikayeye etki ediyor mu sorularını soruyor.
- Mako Mori Testi: Kadın karakterleri; erkeği desteklemek dışında kendine ait bir hikayesi, bakış açısı, sesi var mı diye görmek için inceliyor.
- DuVernay Testi: Afro-Amerikan karakterler, beyazların öyküsüne kenar süsü mü yoksa hikayeye etkileri var mı diye bakıyor.
- Johanson Analizi: Kadınların nasıl temsil edildiğine bakıyor, kendi kaderlerini kontrol ediyorlar mı, erkek bakışı (male gaze) ile mi yoksa insan olarak mı ele alınıyorlar diye soruyor.
Bu testler, yaratıcılığı sınırlamak, filmleri didaktik hale getirmek ve toplumda marjinalize edilmiş karakterleri bir kota kapsamında dahil etmek için yapılmamış. Aksine, izleyicilere tükettikleri medyaya daha eleştirel yaklaşmak ve görmek istedikleri hikayeleri seçmek için araçlar veriyor. Çünkü sürekli erkeklerin dünyayı kurtardığı filmleri izlemek çok sıkıcı!
Bu aralar izleyecek filmler arıyorsanız, Bechdel Testi’ni geçmiş ve IMBD’de yüksek puan almış filmlerin listesine göz atabilirsiniz.
~Kirpilerden Jeyan İdil Aslan