Gölgelerin Gücü Adına

tarafından Kirpi

Gitti Gidiyor Gitmiş, Uzun Yaşamanın Sırları, This is Us

Şahane Okur,

Günaydın. Sıcaktan bunalıp sürekli gölge arayışında olduğumuz bu hafta zarfta bir roman, felsefe taşı ve bir aile var. 

#Derinlik 

  • Kazılarda bulunan antik iki heykel, zarafet ve şaşırtmayan patriyarkal fanteziler (1492 Kelime)

#Seyirlik

  • 90’lar çocuklarının çizgi dizisi He-Man de Netflix’in el attığı, harcanmasın istediğimiz yapımlar arasına girdi (23 Temmuz)
  • Hot Priest’imiz Andrew Scott’ın da yer aldığı yeni Amazon Prime mini dizisi: The Pursuit of Love (30 Temmuz)
  • BluTV’de Wong Kar Wai ve Ferzan Özpetek külliyatları (Temmuz Ayı)

#GüneBaşlamaŞarkısı: Purely Educational

Yazan: Nureddin Türk, Çizen: Tubeklon


Hitler, Savaşı Ne Zaman Kaybedecek?

gitti gidiyor gitmiş-incelikler-tubeklon-hitler.JPG

Bir insanı görmeye ne zaman başlarız? Bizimle doğrudan temas kurmuyorsa, hayatımızın içinde belirgin bir yeri yoksa onu gerçekten görür müyüz yoksa bakıp geçer miyiz? İşte bu soru, Gidiyor Gitti Gitmiş’in temelini oluşturuyor. Felsefe Profesörü Richard, emekli olmasının ardından üniversitede bir kürsüsünün, bir odasının ve o dünyaya dair rutinlerinin olmadığı yeni hayatında kendini yalnız hissetmeye, tümden boş kalan zamanını ne yaparak dolduracağını sorgulamaya başlar. Richard bu geç kalmış/bekletilmiş varoluş kriziyle uğraşadururken, Berlin Alexander meydanında eylem yapan sığınmacılara rastlar. Sığınmacılar isimlerini, memleketlerini, kendileriyle ilgili herhangi bir paylaşımda bulunmayı reddetmekte, susarak görünür olmaktadırlar, hatta birinin dövizinde We Become Visible (“Görünür Oluyoruz”) yazar.

Richard, Berlin Duvarı yıkılmadan önce Doğu’da yaşamıştır, duvar yıkılmış, iki Berlin birleşmişse de Richard, Doğu’dan kalma düşünce kalıplarını ve davranış biçimlerini sürdürmektedir. Kentin eski hâlini, arkeolojik kazıları ve mesleki deformasyon gereği felsefi klasiklerin yaşananlarla, Berlin’in dönüşümüyle ilgisini düşünürken, susarak görünür olan mültecileri “görmeye” başlar ve onlar için bir şey yapmak istediğini fark eder.

Jenny Erpenbeck, son derece güncel, taraf tutmaya veya ajite edilmeye müsait bir konuyu güncelin tozuna bulamadan, ajite etmeden ve en önemlisi taraf tutmaksızın yazmış; hem “davetsiz misafir”lerin hem de “ev sahipleri”nin hissettiklerini detaylı bir biçimde, ama okuyucuyu sıkmadan anlatmayı beceriyor. Eşyalarla ilgili imgelerin ve eşyayla ilişkilerin öykülere yedirilmesi, kurmaca bir metin okuduğumuzu sık sık unutturacak kadar gerçekçi yazılmış röportajlar, derinlikli psikolojik ve sosyolojik tahliller ve Richard’ın mesleki deformasyonu gereği sık sık atıfta bulunulan edebiyat/mitoloji klasikleri romanı daha derinlikli, daha sahici kılmış. Kitaptan, çok sevdiğim bir bölümü alıntılayarak bitirmek istiyorum:

“Sığınmacılar bir buçuk yıldır şehrin göbeğinde yaşıyorlardı, herkes onlarla istediği gibi konuşabilirdi, daha birkaç hafta önce parktaki bankta otururken kendisi bile. Fakat bir anlaşmaya imza attıkları andan itibaren yönetilmeleri gereken insanlar haline gelmişlerdi. Bürokratik geometri; bu kavram birkaç gün önce bir tarihçinin sömürgeciliğin yarattığı etkiler üzerine yazdığı bir kitapta karşısına çıkmıştı. Sömürgeleştirilenler bürokrasiye boğuluyordu. Politikleşmelerini engellemek için hiç de geçersiz bir yol değil. Yoksa bu ülkede sadece iyi Almanlar kötü Almanlardan mı korunuyor? Şair halk, bir kez daha cani halk olmasın diye mi korunmaya çalışılıyor. (…) Afrikalılar Hitler’in kim olduğunu kesin bilmiyorlardı, ama yine de: Almanya’da hayatta kalmayı başarırlarsa, Hitler savaşı gerçekten kaybetmiş olacaktı.” (328 Sayfa

~Kirpilerden Emre Buzmavisi


Uzun Yaşamanın Sırları

felsefe taşı-uzun yasamanın sirlari-incelikler-tubeklon.JPG

Ölümsüzlük otu peşinde koşan Gılgamış’tan, günümüzdeki sağlıklı yaşam çılgınlığına kadar herkesin amacı aynı: Uzun ve sağlıklı bir yaşam. Peki bunun ne kadarı bizim kontrolümüzde? Zira coğrafya, sadece sosyo-politik değil aynı zamanda yaşam kalitesi anlamında da kader… Bir başka değişle, yaşadığımız yerin ömrümüzün uzunluğuna etkisi var.

Blue Zones (“Mavi Bölgeler”) Dan Buetter tarafından ortaya atılan bir kavram. İlk defa National Geographic için kaleme aldığı bir yazıda kullandığı kavramı, şimdi bir “uzun yaşamın sırları” antolojisine çevirmiş durumda. Bu kavram, dünya üzerinde insanların normalden daha uzun yaşadıkları yerleri gösteriyor. Bu bölgeler şu şekilde:

  • İtalya – Sardinya
  • Japonya – Okinava
  • ABD (Kaliforniya) –  Loma Linda 
  • Kosta Rika – Nikoya Yarımadası 
  • Yunanistan – İkarya

Bu bölgeleri inceleyen bilim insanları; buralarda yaşayanların hem hayat kalitesinin yüksek, hem de ömürlerinin uzun olduğunu tespit etmiş. Her ne kadar dünyanın farklı yerlerinde yaşasalar da hayatlarındaki bazı ortaklıklar, bu durumun nedeni olarak gösteriliyor.

Uzun ve kaliteli bir yaşam için Mavi Bölgeler’den alınan dersleri kendi hayatımız için de uygulayabiliriz:

  • Fiziksel Aktivite: Fazla yoğun olmayan, düzenli fiziksel aktivite uzun bir yaşamın ilk anahtarı.
  • Hayat Amacı: Araştırmalar, bir amaç için yaşayan kişilerin daha uzun ve yüksek tatminli bir hayat yaşadıklarını tespit etmişler.
  • Stres Yönetimi: Stresten uzak durmak, en azından stresi yönetebilmek oldukça önemli bir faktör.
  • Yeme-İçme: Mavi Bölgeler etrafında beslenmeyle ilgili söylenecek çok şey var. Temelinde ihtiyaçtan fazla kalori almama mantığı yatıyor. Veganlık, vejetaryenlik gibi sebze bazlı beslenme uzun yaşamın sırlarından. Az da olsa alkol tüketmek – özellikle de şarap – denklemin önemli bir parçası. Abartıya kaçmamak önemli.
  • Ruhu beslemek: Sistemli dinlerle ya da öteki inançlarla kendini beslemek önemli görünüyor.
  • Aile ve Arkadaşlar: Sosyal bağlar ve ilişkiler Mavi Bölgeler’de oldukça güçlü.

Bunlar dışında sigara içmemek, kadın haklarını desteklemek (Evet, eğer öteki nedenler yetmiyorsa ömrü uzatmak için kadınların güçlenmesini desteklemek gerek. Sardinya ve Okinava’da bunun örnekleri görülebilir), “aciliyet” hissiyatını hayatınızdan çıkartmak, biraz şarap içip fıstık yemek de ömrü uzatan şeyler arasında. 

Bunlara bakınca, sizin de içinizden yaşadığınız yeri yeniden değerlendirmek geldi mi? (304 Sayfa, İng)

~Kirpilerden Jeyan İdil Aslan


Ama Hangi Aile: This is Us

this is us-incelikler-bulten-dizi

Kutsal olmasına kutsal ama en az erkekler kadar kırılgan bir aile yapımız var. Kadınların giydiği kıyafetten erkeklerin yaptığı ev işlerine, kimin kimi sevdiğinden çocukların çizdiği gökkuşağı resimlerine kadar her şeyden alınıyor, her şeyden güceniyor. Ama bizde adettir, büyüklerin sözünden çıkılmaz, anneye babaya saygıda kusur edilmez. Babalar sever ama göstermez, anneler kendi çektikleri çileyi kızlarına, gelinlerine yaşatsa sakın ha laf edilmez. Çünkü Türk ailesi kutsal, çünkü Türk ailesi, türlü incelik ve sevgi pıtırcıklarıyla çevrili toplumumuzun temel çekirdeği, bu yüzden kanunlarla korunması gerekiyor.

İçine doğduğumuz evlerin hangi sorunların, hangi açmazların kaynağı olduğunun farkında olanlar, kan bağıyla bağlı oldukları insanların tahmin edilemeyecek fiziksel ve psikolojik şiddetlerine maruz kalanlar için aile kutsal değil. İnsana dair her şey gibi eleştiriye ve sorgulamaya açık. Bu mesele sadece ülkemize ya da zamanımıza has değil. Mutsuz ailelerin tarihi Habil ile Kabil’in bir ranzada altlı üstlü yatmalarına kadar uzanıyor. Hadi aile olmanın iyi yanlarını sayıp bazı örnekleri birlikte yüceltelim ama hangisi? Çevrenizde aile bireyleri arasında sağlıklı bir ilişkinin korunduğu, kişilerin kendilerini olduğu gibi yansıtmaktan çekinmediği ve birbirinden beslendiği kaç temsil var?

Tolstoy muhtemelen bir varsayımdan hareket etmişti ama This is Us‘ı izlese mutlu ailenin tam da Rebecca-Jack Pearson çiftinin kurdukları hayata benzediğini söylerdi. Çünkü onların birbirlerine bakışlarındaki parıltıyı, ikisinin de sorunlu ailelerden çıkıp çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için çırpınmalarını, sevgiyi dile getirmede ve göstermedeki cömertliklerini başka çiftte bulmak mümkün değil. Bu yazı, başka hiçbir ayrıntıya girmeden, diziyi hep duymuş ama fırsat bulup izlememiş olanlar için bir çağrı olarak düşünülebilir. Bölümler ilerledikçe içimizde dallanıp budaklanan ve gözümüzdeki yaşları kurutan bir şimdiki zaman efsanesi. (5 Sezon, 89 Bölüm

Arşivde Gezin

Kirpi'yle düşüncelerini paylaş